Selâmün Aleyküm.
Çanakkale Boğazı'na inşa edilen 1915 Çanakkale Köprüsü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma gününde törenle açıldı. Vatanımıza ve milletimize hayırlı olsun.
Köprünün isminin başındaki 1915; Birinci Dünya Savaşında Çanakkale'de deniz zaferini kazandığımız yılı, 318 metre olan kule yüksekliğindeki 3 rakamı yılın 3. ayını, 18 rakamı Mart'ın 18. gününü, orta açıklığının uzunluğu olan 2023 metre ise Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılını ifade etmektedir.
Kamu Özel İşbirliği ile Yap-İşlet-Devret modeline göre Şubat 2017'de davet usulü ile yapılan ihaleyi; 10,3 milyar lira yatırım bedeli, 5 yıl yapım süresi ve 11 yıl işletme hakkı ile en uygun teklif sahibi Daelim-SK E&C-Limak-Yapı Merkezi (Koreli ve Türk) ortaklığı kazandı ve temeli de 18 Mart 2017'de atıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 Şubat 2022’de yaptığı açıklamada projenin maliyetiyle ilgili, “Projenin inşasını 2 milyar 545 milyon Euro yatırım tutarıyla tamamladık” açıklamasını yaptı.
Ortaklardan biri olan Yapı Merkezi firmasının (https://yapimerkezi.com.tr/Projeler/Devam-Eden-Projeler/1915-CANAKKALE-KOPRUSU) internet adresinde, “16 Mart 2018’de finansman paketi imzalanan projeye, yüzde 70’i yabancı banka ve finans kuruluşlarından olmak üzere yaklaşık 2 milyar 265 milyon Euro kredi sağlandı” bilgisi yer almakta.
Diğer ortaklardan biri olan Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir ise bir gazeteye verdiği röportajda maliyetin 3 milyar 100 milyon Euro'yu geçtiğini açıklamıştı.
Köprünün yapım maliyeti ile ilgili yapılan açıklamalardaki bu farklılıklar neden? Birileri “uyguna yapıldı, maliyeti düşük oldu” bilsin diye Cumhurbaşkanına farklı rakam mı veriyor acaba?
Çanakkale Boğazında feribotla yılda maksimum 3,5 milyon araç taşınırken, köprüye yıllık 16,5 milyon (günlük 45 bin) araç geçiş garantisi verilmesi neyin nesi? Fizibilite raporlarını hazırlayanlar 4 işlemden ibaret matematik de mi bilmiyorlar?
Günlük 45 bin aracın köprüden geçebilmesi için saniyede 2 aracın geçiş yapması lazım. (Şöyle ilkokul öğrencisine anlatır gibi yazalım: 1 gün 24 saat, 1 saat 60 dakika, 1 dakika 60 saniye olduğuna göre 1 gün 24x60x60=86 bin 400 saniye eder. 86 bin 400 saniyede 45 bin araç geçecekse 1 saniyede 1,92~2 araç geçmesi gerekir.) Geçiş ücreti otomobil için şimdilik 200 lira açıklanmış olsa da sözleşme gereği her bir otomobil için 15 €+KDV taahhüt verildi.
Bir otomobil 4 kişiyle birlikte feribotla (95+6×4) 119 liraya karşıya geçerken, bugünkü kura göre ise (15€+KDV) köprüden 260 liraya geçecek. (Araç sahiplerinin köprüden daha çok geçiş yapması için feribotların çalışma esasları ile fiyatlarında mutlaka bir düzenleme yapacaklardır.)
İktidar, Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan otoyollara, köprülere, tünellere, havaalanlarına, hastanelere karşı yapılan eleştirilere, fazla alınganlık gösteriyor kanaatindeyim. Muhalefet eleştirilerinde “Bu yatırım neden yapıldı?” (Kütahya vb illerde yapılan havaalanları hâriç) diye sormuyor, “Bu kadar insanın yaşadığı, bu kadar aracın geçtiği yerlere neden bu kadar çok yüksek uçuş ve geçiş garantisi veriliyor?” diye soruyor. Haksızlar mı?
Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan tüm yatırımlarda, Türkiye ile yapımcı firma arasında vuku bulacak olası bir anlaşmazlık durumunda Türk Yargısının devre dışı bırakılarak Londra Tahkim Mahkemesinin yetkili kılınması da ayrı bir eleştiri konusu.
Türk Dil Kurumu İsraf sözcüğünü, “Gereksiz yere para, zaman, emek vb.yi harcama, savurganlık, tutumsuzluk” olarak açıklamakta, İslâm Dini de israfı haram kılmaktadır. Bu cümleyi niyet okuması yapanlar dâhil kimse yanlış yorumlamasın lütfen. İhtiyacın olan bir şeyi cebinden parasını ödeyerek ekonomik olarak halletme imkânın varken çok paralar ödeyerek alıyorsan bunun adı israftır. Sana ait olmayan parayla daha çok para ödeyerek almanın adı ise israf bile değildir.
☆☆☆☆☆
Yazımın bu bölümünde; Hazine ve Maliye Bakanının Fransa’da yatırımcılara “Bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var, rahat olun” sözüyle, (1 $; 19 Mart 2021'de 7,20 TL iken 19 Mart 2022'de 14,80 TL olmuşken) “Milli para birimimize lütfen güvenin” sözüne karşı bazı cümlelerim olacaktı. Ancak dün Adana’da Furkan Vakfı mensuplarına yönelik polisin kullandığı orantısız güç iç dünyamı alt üst etti. 28 Şubat Askeri Darbesi kararlarına direnen mütedeyyin insanlara polisin yaptığı zorbalıklar gözümün önüne geldi.
Erkekli kadınlı polisin, ellerinde coplarla ve biber gazı ile Anayasanın 34.maddesinin kendilerine vermiş olduğu hakkı kullanmak isteyen vatandaşlara karşı tutumu tam bir zorbalıktır. Başı örtülü olan kadın polis memurlarının hemcinslerine karşı davranışları, ellerindeki copların hâricinde üzerlerinde polis olduklarına dair hiçbir emare olmayan sivil giyimli kişilerin ve üniformalı polislerin vatandaşlara olan davranışlarını hiçbir vicdan kabul etmez, coplarını kullanırken sergiledikleri şiddetin ve nefretin izahı da savunması da olamaz.
İçişleri Bakanı polisler hakkında Valilik tarafından soruşturma başlatıldığını açıklasa da herkesin mâlumu olduğu üzere ve bürokrasideki hiyerarşik yapı gereği; olay mahallindeki polislerin başında olan en yetkili kişi Emniyet Müdüründen, Emniyet Müdürü de Validen müdahale etme talimatı almadan böyle bir olaya müdahale edemez. Müdahale talimatında verilen sınırın aşıldığını kabul etsek bile soruşturmanın selameti açısından Vali, Vali Yardımcısı, Emniyet Müdürü, Emniyet Müdür Yardımcısı, Olay yeri yetkilisi ve oradaki polislerin tamamı açığa alınmalı, soruşturma (partizan olmayan) Mülkiye Müfettişleri tarafından yapılmalıdır.
Ülkemin bu hale geldiğini görmenin çok büyük üzüntüsünü yaşıyorum.
Selam ve dua ile...
bayrakgazetesi.com.tr 'de ülke'ye dair önemli haberleri, Son dakika haberlerini ve ülke ile ilgili gelişmeleri, hava durumu ve namaz vakitlerini bulabilirsiniz.
#
#
#
#