Her ülke kendi sınırlarını yabancılara karşı korumak için ülkeye giriş –çıkışları kontrol altında tutar. Ülkeye giriş yapanlar hakkında uluslararası suçları , terör ile bağlantılı olup olmadığı, kaçakçılık gibi konuları titizlikle inceler. Bu işi daha verimli yapabilmek için teknolojiden ve eğitilmiş personelden üst düzeyde faydalanır ve yeni gelişmeleri takip eder.
Her ülke vatandaşlarının yaşam kalitesini ve niteliğini yükseltmeyi hedefler. Kaynaklarını ülkesini ileri taşımak ve geliştirmek için kullanır. Bütün politikaları bu yönde uygulamaya çalışır.
Uzun bir süredir ülkemizin problemi olan Suriyeli, Afgan, Irak başta olmak üzere Afrika ülkelerinden ve diğer ülkelerden gelen mülteciler, kaçaklar ve göçmenler nedeniyle büyük kaos yaşanmaktadır. Ülke kaynakları nedendir bilinmez ısrarla bu insan güruhuna harcanmaktadır. Ülkemizde 17 milyon mülteci olduğu söyleniyor. Kim bilir bekli daha fazladır. Bu kadar Kolay ülkeye giriş olması ve mültecilerin doğum oranlarının yüksekliği nedeniyle sayı her geçen gün artıyor. Çoğu mülteci bir pasaporta bile sahip değil. Ayrıca, mülteciler konusunda net bir politika olup olmadığını bilemiyoruz. Çünkü birbiriyle çelişen açıklamalar böyle düşünmemize neden oluyor.
İnanın bu kadar mülteci, göçmen ve kaçak besleyeceğimize sığır, koyun , keçi besleseydik, Et , süt ve hayvansal ürünleri bu kadar pahalı tüketmezdik. Düşünün beslediğimiz sığır, koyun, keçi çok değil 1-2 yıl sonra ekonomik değere sahip olur. Bu hayvanların eti, sütü ve süt ürünleri gibi bir çok ürünün bolluğu her ailenin, her çocuğun hayvansal ürünleri yeterli oranda tüketmesini sağlardı. Oysa 17 milyon mülteci nüfus yapısını bozmak ve israftan başka bir şey değildir. Nitelikli olmayan bu insan güruhunun kendi ülkesine faydası yok ki, bize ne faydası olacak.
Kaynaklarımız mültecilere, göçmenlere ve kaçaklara harcandığı için yeni vergiler ödüyoruz, yeni zamlarla karşılaşıyoruz, kaynaklarımız bunlara harcandığı için milli gelirden yeterli payı alamıyoruz. vatandaşlarına kaynak yok gerekçesini kolayca öne sürebiliyor.
Her ülke kendi sınırlarını, demografik yapısını ve vatandaşlarını korumak için her yolu deniyor. Avrupa Birliği ülkeleri mültecileri uzak tutmak için para ödüyor. Türlü turizm anlaşması ile kaçaklar bazı Avrupa ülkelerinden ülkemize gönderiyor.
En ilginç sınır koruma yöntemi Polonya’dan geldi. Sınırlarını domuz pisliği püskürterek korumaya çalışıyor. inançları gereği domuzu günah olarak gören kaçakların sınırdan uzak duracağını ümit ediyor.
Başarılı olur mu ?
Bence olmaz. Ülkesinden kaçan bu güruhu domuz pisliği belki durduramayacak ama ülkeler kendince her yola başvuruyor, bizim ülkemiz dışında… Ayrıca, mültecilerin , göçmenlerin ve kaçakların çoğunluğunun Müslüman olması da çok ilginç .
Her milletin kendine has özellikleri ve hasletleri vardır. Her millet kendi özelliklerini, yapısını korumak ister. Türk milletinin yapısı ve özelliği tarihler boyu çok az değişime uğramıştır. Bu nedenledir ki Türk milletinin yapısına saldırılar fazladır.
Alphonse De Lamartine (Fransız şair, yazar , Siyasetçi) “Yer yüzünün en şerefli milleti Türklerdir.” Der.
Habip AYKANAT
bayrakgazetesi.com.tr 'de ülke'ye dair önemli haberleri, Son dakika haberlerini ve ülke ile ilgili gelişmeleri, hava durumu ve namaz vakitlerini bulabilirsiniz.
#
#
#
#