ABDAL KÜLTÜRÜNÜ YAŞATALIM VE TANITALIM

Valimiz Sayın Bülent Tekbıyıkoğlu'nun, "Kırıkkale olarak dünyanın en bereketli topraklarında sayılmayız. Yılda bir kez ürün alıyoruz ve orman varlığımız çok zengin sayılmaz. Deniz kenarında da değiliz. Ama bunların hepsinden öte, gönül sazına mızrabını vurduran gönül ehli türkücülerin ana vatanındayız" beyanatı beni çok düşündürdü, çok sevindirdi ve çok ümitlendim. Nede olsa Anadolu insanı. Bu şehir için nefes alıp verdiğine kani oldum. Bir katkıda biz bulunalım diye ‘ANAVATANIYIZ’ kelimesi etkilenerek.

İl bazında bürokrasinin en tepesindeki Valimizin bu sözleri yıllardır içimde bir uhde olan, zihnimi sürekli kurcalayan hayallerimin nihayet gerçekleşeceğine olan inancımı arttırdı. Artık hayal aleminde değil gerçek hayatta göreceğim tasavvurlarımı inşaallah.

43 ilin kesişen kavşağında bulunan, başkent Ankara'ya bu kadar yakın olan ilimizin birçok şeyden mahrum kalması, sürekli nüfus göçü vermesi, hayvancılık, tarımsal ve sanayi kalkınmayı yapamaması bu yazımızın konusu değil. Birçok imkâna sahipken, imkânlardan yeterince istifade edemememiz olacak bu yazımın konusu.

Sayın Valimizin de dediği gibi bazı sınırlı imkânlara sahip olabiliriz. Önemli olan elimizdeki imkânlardan ne kadar istifade ettiğimizdir.

Mübarek Ramazan ayına kavuşmamıza sayılı günler kaldı. Rabbim herkese hayrından ve bereketinden istifade etmeyi nasip eylesin. Ramazan ayı ilimizde yıllarca lâyıkıyla yaşanılamadı. "Ramazan Şenlikleri" adı altında yıllarca iftardan, teravihten sonra eğlenceler şeklinde Ramazan akşamları yaşatıldı. Gündüz tuttuğumuz oruçlardan kazandığımız sevapları, akşamları hemen harcattılar. Kimseyi yermiyorum, herkes kapasitesi kadar düşünür ve icraat eder.

Ramazan ayının akşamları gerek Ankara'dan gerekse de İstanbul başta olmak üzere birçok yerden ilim adamı, gazeteci, yazar, düşünür, ilâhiyatçı, akademisyen vs ilimize davet edilip, siyasi konulara girmemek kaydıyla konuşma yapabilirler. Program sonrasında da özel sohbete kalabilirler ve daha sıcak bir muhabbet oluşur. Böylece bu konuşmacılar ilimizi ve insanımızı daha yakından tanırlar. Herhangi bir nedenle katıldığı programdan bahsetmez, ilimizin tanıtılmasına da katkı sunar.

Ramazan ayında veya Nisan-Mayıs aylarında da olabilir Kitap Fuarı düzenlenmesi. Yayınevi ayrımı yapmaksızın katılımın sağlanması, katılımın ücretsiz olması burada çok önem arz ediyor tabii ki. Yayınevlerinin yazarlarına söyleşi ve imza günleri düzenlemesi, ilimizin tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır.

Ve şimdi de bu zamana kadar Türkiye'nin hiçbir yerinde düzenlenmemiş olan bir etkinliğin düzenlenmesini teklif edeceğim. Sayın Valimiz "Ama bunların hepsinden öte, gönül sazına mızrabını vuran gönül ehli türkücülerin ana vatanındayız" cümlesine ekleme yapacak olursak; tokmağıyla davuluna nağmeler okutan, çubuğuyla davulunu titreten davulcularımızın, ince sesiyle duygularımıza hitap eden zurnacılarımızın, arşesiyle (keman çubuğu) kemanın yayını adeta konuşturan kemancılarımızın da ana vatanıyız.

Bu kadar kültürel bir zenginliğe sahipken, davul ve zurna düğünlerimizden asker uğurlamalarımıza kadar hayatımızın içerisindeyken, Dinek Dağı'nda yapılmak koşuluyla Davulcular ve Zurnacılar Festivali yapılmasını teklif ediyorum.

Çok iyi ve teferruatlı araştırdım. Ülkemizde böyle bir etkinlik, festival bu zamana kadar hiç düzenlenmemiş. İlk etapta Keskin'in, Dinek Dağının etrafındaki köylerin davulcuları, zurnacıları bu etkinliğe katılırlar ama zamanla Türkiye'nin her tarafından katılımlar olur.

Bu vesileyle de bu toprakların gerçeği olan Abdal Kültürünü sadece saz ve türkü dalında değil davul, zurna ve keman dalında da yaşatmış ve tanıtmış oluruz.

Biz gönlümüzden geçenleri yazdık. Şehrimiz daha iyi yerlerde olması tanıtılmasını arzu ederiz. Naçizane aklımızdan geçenleri yazalım dedik ve yazdık birde teklifte bulunduk. Ülkemizde yapılmayan bir şeyin yapılması iyi olur diye düşündük. DAVUL ZURNA festivali. Hayata geçirmek Devleti Aliye’nindir.